Tiroid kanserlerinde erken evrelerde teşhis konulduğunda sağ kalım oranı oranının yüzde 90 ve üzeri olduğuna dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Kanan Ismayılzada, “Tiroid kanseri nadir rastlanan bir kanser türü olmakla birlikte son yıllarda sıklığı gittikçe artmaktadır. Kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 3 kat daha çok rastlanır. Ancak her kanserde olduğu gibi tiroid kanserinin de erken tanı oldukça önemli olmaktadır. Hastalığın tanısı; hastaların geçmiş öyküleri, fizik muayene, boyun ve tiroid ultrasonografi sonucu ve ince iğne biyopsi sonucuna göre belirlenir” diye konuştu.
“BELİRLEYİCİ OLAN TİROİD BEZİNDEKİ NODÜLÜN VARLIĞI DEĞİLDİR”
Kanser açısından risk faktörleri mevcut ise ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılarak tanı konulduğunu ifade eden uzmanlar, tiroidde nodüller ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri veya boyutuna bağlı olarak bazı durumlarda fizik muayene ile ortaya koyulabilen, tiroidin normal bez yapısından farklı özellikte olan oluşum veya lezyonlar olduğunu belirtti.
Fiziksel muayenede elle hissedilen nodüllerin çok düşük oranı kanser içerir. Bu durumlarda belirleyici olan tiroid bezindeki nodülün varlığı değil, nodülün ultrasonografik özellikleridir. Ultrasonografik olarak şüpheli özelliklere sahip olan veya hastanın geçmiş öyküsünde kanser açısından risk faktörleri mevcut ise o zaman ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılarak tanı koyulmaktadır.
“TİROİD KANSERİ İLK EVRELERDE BELİRTİ VERMEZ”
Tiroid kanseri belirtileri hakkında Op. Dr. Ismayılzada, “Tiroid kanseri ilk evrelerde belirti vermeyen hastalık türlerinden biridir. Ancak aşağıda bulunan bazı semptomlar tiroid kanseri belirtileri arasında görülebilmektedir. Belirtiler arasında boyunda şişlik ve yumru, nefes almada zorluk, ses kısıklığı, yutma güçlüğü, kemik erimesi, boyundan kulaklara doğru ağrı, kan ve kolesterol değerlerinde düşüş, yorgunluk, kilo artışı ve sinirlilik yer alır” dedi.
“BOYUNDAKİ LENF BEZLERİNİN DE ÇIKARILMASI GEREKEBİLİR”
Tiroid nodüllerinde cerrahi kararının, hastanın öyküsü, fizik muayene bulguları, ultrason sonucu ve ince iğne biyopsi sonucunun beraber değerlendirilmesi ile verileceğini belirten Op. Dr. Ismayılzada, “Hastanın yaşı, eşlik eden hastalıklarının varlığı ve bunların cerrahi için oluşturduğu risk daima göz önüne alınmalıdır. Cerrahinin tipinin belirlenmesinde de yine bu etkenler önemli role sahip olup, mevcut bulgulara göre tek taraflı veya iki taraflı tiroid cerrahisi uygulanmaktadır. Ayrıca yine kanserin tipine ve boyundaki lenf bezlerinin etkilenmesine bağlı olarak boyundaki lenf bezlerinin de çıkarılması gerekebilir. Her yöntemin kendine göre avantajları ve dezavantajları olmakla birlikte, her zaman hedef, hastalıklı dokunun vücuttan uzaklaştırılması ve hastanın hastalıksız şekilde yaşamına devam etmesidir” diye konuştu.
“TİROİD CERRAHİSİ SONRASI HORMON REPLASMANI GEREKEBİLİR”
Tiroid bezi vücudun metabolizma ve gelişim mekanizmalarında önemli role sahip olduğundan, tiroid hormon eksikliği beraberinde birçok sağlık sorunları oluşturmaktadır. Genellikle, tek taraflı tiroid cerrahisinde kalan tiroid dokusunun hormon üretimi yeterli olduğundan hastalar hormon replasmanına ihtiyaç duymamakla birlikte, bazı durumlarda istisnalar olabilmektedir. Tiroid bezinin tamamının çıkarıldığı hastalar ise ömür boyu tiroid ilacı kullanmak zorundadır.